Labirent Şehir Venedik!
Labirent Şehir Venedik!
Saatlerce yürüyüp, ikinci günün sonunda haritayı bırakanlardansanız Venedik sizin için tam bir “challenge.” Zira toplamda 4 günümü geçirdiğim bu eşsiz şehirde zaman zaman kendimi labirente konmuş bir fare gibi hissettim. “Yok artık, abartma” diyorsanız, hodri meydan!
Başka Bir Venedik Yok
Kabul edelim; Venedik’i beğenmeyenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bu kişilerin şehrin tadını çıkaramadığını düşünüyorum. Buraya 5 kişi de gittim, tek başıma da. Yazın da gittim, sonbaharın sonlarında da. Yapacak bir şey her zaman var bu büyülü şehirde. Her şeyi bir yana koyun, diyelim ki sanat size göre değil. Diyelim ki tarihten hoşlanmıyorsunuz. Diyelim ki İtalyan yemekleri size göre değil. Ancak şehirde bulunduğunuz her dakikada şunu çok iyi anlıyorsunuz: başka bir Venedik yok. Değil İtalya’nın, değil Avrupa’nın, dünyanın en değişik coğrafi yapısına sahip “topraklarının” üzerindesiniz.
Görkemli Bir Meydanda Selfie Savaşları
Piazza San Marco meydanı… Venedik tarihine daha hakim başka bir bölge yok şehirde. Bir zamanların Venedikli yöneticilerinin ikametgah yeri olan Palazzo Ducale ile konuşmaya başlasanız size neler anlatacak kim bilir. Öyle ya, Venedik, ticaretiyle dönen en zengin ülkelerinden biri olurken her şey bu saraydan yürütülüyordu. San Marco Bazilikası, bu güzel yapının yanına tüm ihtişamıyla şehrin simgelerinden biri olacağından haberi yoktu. Meydanın tam ortasında ise tüm cephelere hakim, yerinden memnun bir Çan Kulesi. Ve siz tüm bu güzelliklerin ortasında eminiz selfie çubuğunuzla en iyi pozu arıyorsunuz… Sonrasında o pozu profil fotoğrafınız yapıyorsunuz. ☺
Napoleon’un “Avrupa’nın en zarif salonu” diye betimlediği San Marco meydanında bulunan Palazzo Ducale’nin tam arkasındaki köprüye bakmadan geçmeyin. İsmi Ahlar Köprüsü olan bu yapı, adını mahkemeye götürülen mahkumların iç çekmelerinden aldığı tahmin ediliyor.
Şehrin Yükünü Çeken Köprü: Rialto
85 yaşındaki dedemin hayatta iki amacı kaldı. 1) Beni veya kuzenimi evlendirmek, küçük olduğum için benimle çok uğraştığı söylenemez. 2) İkimizi birden köye götürmek. Bu anlattıklarımdan ilkinin konuyla alakası olmasa da ikinci kısım, Venedik’ten ayrılan torunlarını dedelerinin götürmek isteyeceği yerle bağlantılı. Rialto köprüsü şehrin en eski ve uzun bir süreliğine tek köprüsü, kentin ise etrafı en eski yerleşim birimi. Venedik halkının sahiplendiği ve etrafında zaman geçirmeyi sevdiği Rialto, 1854 yılına kadar Büyük Kanal’ı geçmenin tek yoluydu. Günümüzde üzerine pazar kurulsa da şehrin en hareketli noktalarından biri.
Romantizm Bu mu?
Uzatmayalım. Venedik sizin için romantik. Kendinizi iyi hissedecek kadar şık bir şekilde giyinmişsiniz. Yanınızda, her gördüğünüzde kalbinizin çarpmasına neden olan sevgiliniz. Elbette ilk isteğiniz, sizin gondolunuzu ıslıklarla çekecek bir görevli eşliğinde, Venedik’in dar sokaklarında ilerlemek. Hayali bile muhteşem, öyle değil mi? Değil… Hele, o sizin en içinizin geçtiği, damarlarınızda romantizmi daha çok hissetmeye başlayan noktada kapı eşiğinde gördüğünüz fare ile hiç değil. Geçtiğiniz her köprüde üzerinize çevrilen, fotoğraflara malzeme olduğunuz dakikalar boyunca olmamaya da devam edecek. Benden söylemesi.
Murano – Burano Kardeşler
Şehrin ana hatlarının dışında kalan iki farklı ada; Murano ve Burano. Bu iki adanın kendine ait farklı özellikleri var. Murano’da su üzerindeki evlerden bazılarını görebilirsiniz. Burano ise farklı bir hikayeyle karşımıza çıkıyor. Sokaktaki her evin farklı bir renge boyalı olduğunu fark edeceğiniz bu güzel adada, evlerin boyalı olmasının tek bir nedeni var: Akşam eve sarhoş dönenlerin, kendi evini bulabilmesi. ☺
Yeme İçme – Konaklama ve Ulaşım
Öncelikle İtalya’nın en pahalı şehirlerinden birinde olduğunuzu unutmayın. Ulaşım havalimanından oldukça basit; 5 euroluk otobüsler sizi direkt olarak Santa Lucia tren garına getiriyor. Şehir içindeki tek ulaşım ise Vaporetto, yani deniz ulaşımı. Tek yönün 7 euro olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Konaklama konusunda Castello tarafının San Polo ve San Marco’ya göre daha uygun olduğunu söyleyebilirim.
Tatilim süresince en keyif aldığım anları bana yaşatan San Marco meydanındaki bu iki farklı müzik grubuna teşekkür ederim. Bu ağabeylerimiz, şehrin en pahalı iki kafesinde 5’er şarkı çalarak adeta birbirleriyle kapışıyorlar. Size de meydanın akşam güzelliğinde sırayla bir grubun önüne, bir diğerinin önüne gidip dinlemek kalıyor. Favorim üstteki grup.