Tavsiyemiz
Filtreler
Hizmet Kategorileri
Sağlık
blog-image tavsiyemiz

Ege’nin Uğraması Şart 15 Güzide Köyü

Ege’nin Uğraması Şart 15 Güzide Köyü

author
Admin
25/10/2024

Bodrum, Marmaris, Çeşme gibi fenomen tatil beldelerini bir kenara attık ve kendimize Ayvalık ve Çanakkale’yi de Ege’den sayarak karavanla garip bir tatil turuna başladık. Özellikle yaşam kalitesi ve organik yiyeceklere doyduğumuz bu tatilde gözlerden uzak ve bakir rotaları seçtik. Siz de dilerseniz karadan, dilerseniz Ege’nin en ucuna uçarak bu tura başlayın. İşte Ege’nin en sakin 15 köy rotası…

 

 

Fotoğraf Çekimi için Çamlıbel Köyü

Ege’nin köyleri derken listemizin çoğunluğunda Ayvalık ve Balıkesir hattından birçok rota yer alıyor. Ciddi anlamda her biri milli park olası bu köylerin özellikle temiz havası ve sakinliği yüzünden sizin de rotanıza girmesini temenni ediyorum.

 

İlk rota: Çamlıbel Köyü. Balıkesir Güre’nin bir köyü olan bu yerle ilgili söylenebilecekler değil ama görülebilecek çok şey var. Özellikle butik otelleriyle meşhur bu köyün en önemli konak noktası ise Albatross Dağ Evleri. Kaz Dağları’nın eteğine yapışan otelden kimse çıkmak istemiyor. Otelin içi adeta bir doğa harikası…

 

Her sene Ağustos ayında köyde bir festival gerçekleşiyor ve 3 gün boyunca sürüyormuş. Göremesem de epey bir şenlikli olduğu söyleniyor. Bu köyde her şey otantik duruyor, fotoğraf çekimi için inanılmaz bir mekan.

 

 

Hasanboğuldu Şelalesi

Bir aşk hikayesi ve hazin sonlu bir Orhan Aksoy filmi Hasan Boğuldu’ya adını veren şelalesiyle bir doğa harikası bu yer. Neden Hasanboğuldu ismi verildiğini ve hazinli aşk hikayesinin detaylarını gitmeniz dileğimle anlatmıyorum ama Kaz Dağları’nda uğranacak en önemli durak burası.

 

Burada müthiş bir doğa harikası manzara, safari turları ve Tahtakuş müzesiyle karşılaşacaksınız. Şelaleye gelmek için Altınoluk’tan Edremit’e giderken Zeytinli beldesinde burayı sormanız yeterli.

 

Fıstık Çamı İçin Kozak

Ayvalık-Bergama arasındaki yolda Bergama Krallığı’ndan beri fıstık çamı üreten garip bir yerleşim bulunuyor. Gitmeden tarif edilesi zor yerlerden. Kozak’ta baktığınız her yer fıstık çamı dolu adeta. Yukarıbey, Aşağıbey, Kaplan, Demircidere, Göbeller isimli köyler birliğinin toplamından oluşan Kozak, Ege’nin nimetlerinden fıstık çamının ana yurdu olmuş. Köyde su istediğiniz zaman bile suyunuz sade gelmiyor, içinde fıstık çamıyla birlikte servis ediliyor.

 

Köylüler 5 milyon civarında ağaç olduğunu söylüyor. Şu anda yılda 800 tondan fazla fıstık elde edildiğini duyunca ülkemizdeki tarımcılığın nelere kadir olabileceği aklıma geliyor. Neyse konuyu dağıtmadan üreticiler, bu nazlı ürüne kavuşmanın bedelini bir hayli ağır ödüyor. Bir kere, bir ağacın kozalak vermesi için dikiminden sonra 10 yıl geçmesi gerekiyor. “Çam indirme” diyorlar bu işleme. “Keye” adı verilen sırıklarla kozalakları topluyorlar. Dikkatle ve sevgiyle. Bir ağaçtan elde edilen fıstık çamının miktarı da sadece yedi kilo. Vaktiniz olduğunda bu köyde bu törensel toplamayı izlemenizi hatta katılmanızı öneriyorum.

 

Sonrasında da işlemler sürüyor. Bir ton kozalaktan 70-80 kg fıstık çıkıyor. Fıstık nazenin ya, yemeğe girene kadar, o eşsiz lezzeti damakta hissettirene kadar yapmadığını bırakmıyor…

 

Fıstık çamını ayırt etmek için de köylülerden biraz bilgi almak ve etrafı seyretmek yeterli. Daha uzun ve daha koyu yeşil olan ağaçlar fıstık dolu; bu kadar basit.

 

Kozak, Bergama-Ayvalık arasında. Zaten bütün yol 67 km. Sanırım her metresi çok güzel. Her köye uğramak keyifli olur. Kayalıklarla ve ormanlarla bezenmiş yolun kendisi de başka türlü etkileyici görünüyor.

 

Nebiler köyündeki şelale görülmeli. Küçük bir kaplıcası da var. Ayrıca mağarayı da kaçırmayın. Ayvatlar’da henüz kazı çalışmaları başlamamış bir antik kent var. Bölgede ilk yerleşim Atçılar’da başlamış. Gezerken aklınızda bulunsun. Göbeller’de kamp alanları ve yürüyüş parkurları var. Kuş gözlemciliği yapmaya da elverişli.

 

Demircidere’de Türkmen geleneklerini gözlemlemek için biraz vakit ayırın. Aşağıbey’deki tarihi Roma hamamını mutlaka görün. Hele manzaralı bir köşesi var ki…

 

Motorcu ve bisikletçilerin en sevdiği rotalardan. “Off-road”çuların da favori mekanları arasında.

 

Ne yesem diyenlere?

Yöresel peynirler, çamfıstığı ve üzüm! Demircidere’de çok güzel keşkek yaparlarmış, ben yemedim. Bir de “gelin alma”da yapılan “sura” var. Kemiksiz kuzu kaburga, Kozak fıstığı, kuşüzümü ve dağlardan toplanan otlar hep birlikte fırınlanıyor.

 

Yavaşlık Abidesi: Sığacık

Türkiye’nin yavaş mı yavaş nam-ı diğer Citta Slow ünvanlı şehri Seferihisar Ege’nin en sağlam huzur mekanlarından. İlk kez Sığacık’a gelenler kulaklarında tıpa takmış gibi hissedebilirler korkmayın. Bizde karavanımızın homurtusuyla rüzgardan başka ses duyamayacağınız bu yavaş ama şirin köye geldiğimizde epey bir şaşırmıştık.

 

İzmir merkeze 45 km uzaklıkta olan Sığacık’ta her Pazar, kale içinde kurulan Sığacık Pazarı’nda organik yaşama dair her şey var. Ev yapımı börekler, baklavalar, reçeller, el işleri, organik sebzeler ve meyveler yöre halkı tarafından satılıyor ve kale içinde hala yaşam devam ediyor. Tezgahında yoğunluk olan komşusuna yardım ediyor, iş bölümü, emek, sevgi her biri pazar günleri tüm ziyaretçiler için birleşiyor ve ziyaret edilesi mekanlardan olmayı başarıyor dediler. Hafta içi geldiğimiz ve günübirlik kaldığımız yerde bunu pek deneyimleyemedik ama sorduk soruşturduk. Bu arada sahilde balık yemenizi, özellikle de mideye dolmasını tercih etmenizi size tavsiye edeceğim. Biraz magazinsel olsa da Kavak Yelleri dizisinin baş karakterlerinden Aslı’nın evi de burada bulunuyor.

 

Biz gittiğimizde 5 TL ücret ödeyen herkes Aslı’nın evini gezebiliyordu. Yatak odasına dahi girebiliyor. 5 TL ücret sadece evi gezip görmek için değil. Bu ücreti ödeyenler içeride fotoğraf da çektirebiliyorlar.

 

Evin sahipleri gelenler için menüler de hazırlamış. Sığacık’ta gezenler bu eve uğradıklarında gözleme, yaprak sarma ve baklava da yiyebiliyor. Ufak bütçelere ev yemeği kısmı iyi aslında.

 

Görülesi Taşköy’üm

Eski Foça yolu üzerinde, Ilıpınar Köyü’ne bitişmiş ilginç bir köy var. Bu köyü mühendislik harikası yapan temellerden biri ODTÜ’lü 3 arkadaşın yaratmış olması. Bu köyde haliyle zeytin yetişiyor ve kendi makinesinde sıkılıyor, işleniyor, paketleniyor. Arka kısımlarında ise mübadeleden sonra kurulan üzüm bağları bulunuyor. Bu köyün toprağını sıksan üretim çıkıyor. Zeytinyağı, sabun, ahşap ürünlere kadar…

 

Yol üzerinde burada karavanla seyahat ederken arkadaşlarla durma sebebimiz tamamen mimarisiydi ama içine girince ayrı bir baş dönmesi yaşadık. Bahçesine bile bakılası bu köye mutlaka uğrayın bence.

 

Osmanlı Esintileriyle Birgi Köyü

İzmir’in Ödemiş’ini bilenler bilir ama yine de az bilinir Ödemiş’in Birgi Kasabası. Osmanlı tarihini doğa ile iç içe yaşayan bir belde. Ödemiş merkeze 10 km uzaklıkta olan Birgi Köyü, Aydınoğulları Beyliği’nden Mehmet Bey tarafından yaptırılan Ulu Cami’siyle meşhurdur. Osmanlı ambiyansının dibine vurmak isteyenler için bence bu kent Bursa’yla yarışır.

 

Caminin karşısındaki köy meydanında köy halkının el işleri, meyvesi, sebzesi ve meşhur Ödemiş patatesi alınabilir. 1971 yılından kalma ahşap Türk evlerinin en güzel örneklerinden Çakırağa Konağı ve İmam-i Birgivi Medresesi gezilmesi gereken yerlerden. Doğayı seven ve fotoğrafçılıkla ilgilenenler için eşsiz bir yer. İzmir’e geçerken uğranabilinesi rotalardan.

 

Bir Dokuma Cenneti: Yeşilyurt

Ege’nin tatil incisi Muğla’da Yeşilyurt isimli ilginç bir köy bulunuyor. Aslında Ege’nin tipik köylerinden farklı olmayan bu köyün ilginç istatistikleri var. Bu köyün okuma yazma oranı %100’e yakın ama asıl mücevheri dokumacılığı.

 

İlkçağlarda taşları işleyen yöre halkı zamanla tütün eker ama sonra tütünün cazip gelir kaynağı olarak çıkmasıyla Türkiye’nin ilk kadın valisi Lale Aytaman’ın Muğla valiliği döneminde ve eski belediye başkanı Mehmet Güner’in öncülüğünde canlandırılmış ve Pisi, Türkiye’de Vakko ve Beymen gibi isimlere dokuma satar ve yurtdışına da ihracat gerçekleştirir hale gelir. Günümüzde azalan dokumacılığın ilginç örneklerini görebileceğiniz bir köy…

 

Kıyametin Uğramayacağı Bir Köy: Şirince

21 Aralık 2012’de Maya Takvimi’ne göre kıyametin kopacağına inanan yerli ve yabancı birçok turist İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı Şirince Köyü’ne akın etmişti.

 

Vakti zamanında Guatemala’daki kazılarda hem daha eski hem de 21 Aralık 2012 tarihinin daha ilerisini gösteren bir Maya takvimi bulunsa da belli çevreler, Marduk gezegeninin 21 Aralık’ta dünyaya çarparak kıyametin geleceğine yeryüzünde sadece Şirince ile Fransa’nın güneyindeki Bugarach köyünün etkilenmeyeceğini düşünen bir grup vardı. Neyse ki kıyamet kopmadı…

 

Burada hala kalan turistler var ve ilginç ilkçağ örneklerinin bulunduğu bölgenin kırmızı eti meşhur. Belki aradığınız maneviyatı bulamasanız da etinden bir tatmanızı tavsiye ediyorum.

 

Müthiş İkili: Adatepe ve Yeşilyurt Köyleri

Yunanistan’a gitmeden Türkiye’de de bunun minyatür köylerini görmeniz mümkün. Taş evler, çiçek dolu avlular ve köy kahveleriyle şimdilerde Adatepe köyü çok meşhur. Kaz Dağlarının eteğinde oturup manzaraya karşı kahve içmek için çok gelen var. Hem Yeşilyurt hem de Adatepe Köyü’nde artık trilyonluk evler satılıyor.

 

Sakinliğe atlamak isteyenleri bu iki durağı da Altınoluk’ta bulunuyor.

 

Nesin Matematik Köyü

İnsanların çocuklarını hangi yaz kampına yollasam dedikleri bir dönemde çocuğum olsa yazı bırak kışın da yollardım dediğim bir köy burası. Şimdilerde felsefe köyü kurulma aşamaları bile var.

 

Şirince köyünün (İzmir – Selçuk) 1 km uzağında, dağ başında ve mutlak bir ıssızlık içinde, yemyeşil bir ortamda, 7’den 70’e herkesin (her köylünün!) her seviyede matematik yaptığı, öğrendiği, öğrettiği ve düşündüğü, Nesin Vakfı’na ait 30 dönümü zeytinlik olmak üzere toplam 55 dönümlük bir köy. Şatafattan ve gösterişten uzak, sade ve içten. Evler taş, çamur ve samandan.

 

Ağustos böcekleri dışında, yoğunlaşmayı ve düşünmeyi engelleyen, rahatsız edici her türlü öğeden uzak. TV yok, müzik yayını yok. Ama elektrik, sıcak su ve internet gibi uygarlığın izleri var. Börtü böcek de eksik değil.

 

İlköğretim düzeyinde eğitimden en ileri seviyede araştırmaya kadar her türlü matematiksel etkinlik aynı anda yer aldığı köyde Sevan Nişanyan’ın inşa ettiği kütüphane bence Türkiye’nin en iyi mimari yapılarından biri. Çevrede hayatın sorunları yerine sadece matematik problemlerinin olduğu bir mekan gerçekten insanı değişik seviyelere götürüyor.

 

Bir Ekolojik Köy: Bağlarözü

Datça’nın Yazı Köyü sınırlarında bulunan Bağlarözü Türkiye’de en organik şeyleri görebileceğiniz yer. 2014’te biteceği söylenen köyde tarımcılıktan ekolojik bilgilere kadar birçok doğa unsurunu öğrenebiliyorsunuz. Aslında biraz parası olanların köy hayatına sahip olmayı ve burada yaşamayı düşünmesi için yapılmış bir yer ama ilginç deneyimler katacağı için bu listeye koydum.

 

Balıkçılık ve Dalış İçin Tenha Cennet: Karaburun

İlçede çok az koy ve tesisin bulunmasından dolayı burası kimse tarafından tercih edilmiyor. İşte güzel noktası da bu! Bakirliği… Karaburun sakinliğinin dışında serin, dalgalı ama bir o kadar da sualtı zenginliklerine sahip bir yer. Dalış ve balıkçılık için alternatif bir rota olarak düşünebilirsiniz. Benim pek bunlarda gözüm olmadığı için dikkat etmesem de ciddi anlamda bir sualtı cenneti olduğu kısmı doğru.

 

Yalnız buraya gelirken saymasam da sonradan öğrendiğim kadarıyla 303 tane keskin viraj var. Yolların bu kadar tehlikeli olmasından dolayı turist sayısı bir hayli az oluyor. Karaburun’da 7 Kardeşler Dondurmacı’sına uğramadan gitmeyin. 150 yıldır bu işi yapan ailenin yörenin keçilerinden elde ettiği süt ile yaptığı dondurma, özellikle de sakızlı dondurmaları hoş. Unutmadan ekleyelim her yıl ağustos ayı sonunda “Börklüce Şiir Günleri” Eylül ayı başında “Bilim Kongresi” düzenlenir.

 

Gidilesi değişik yerlerden biri ise Çakmaktepe mevkii. Hititlerin eserlerine rastlanan bölgede ilginç arkeolojik yapılara ulaşmak mümkün. İzmir’in en temiz denizi bu arada Karaburun’da unutmayın.

 

Fındıklı Köyü’ne Saklanmış Kömür Limanı

Çanakkale’nin Gelibolu tarafında kalan bakir bir köyün ucunda sakin bir koy bulunuyor. Dalmayı severlerin İstanbul’dan en yakın rotası olarak gösterilen Kömür Limanı Fındıklı Köyü’nde yer alıyor. Denizin soğukluğu az bir dönem için tatilcileri bölgeye toplasa da koy olarak kalması nedeniyle Saroz’un aşırı dalgalarına maruz kalmıyorsunuz. Kampçılar için de ideal bir koy. Ufak bir not vereyim Kömür’e gidecekler için; çok sağlam bir terlik veyahut deniz ayakkabısı gereklidir, zira yerler hep taş.

 

Şelale, Pamukkale ve Mağaralar Cenneti: Süngüllü Köyü

Denizli bir jeoloji cenneti; travertenler, kaplıcalar ve küçük göletlerle dolu. Denizli’yi sadece Pamukkale’deki tatil köylerinden ibaret görmeyip yerel halkı, yöre kültürünü anlamak için Süngüllü Köy’de kalabilirsiniz. Zira birçok bölgeye yakın. Garip kokusuyla biraz çürük yumurta kokusu var itiraf edeyim. Kaklık Mağarası, Gümüşsu Şelalesi ve Pamukkale’ye hiç uzak değil. Bu köyde gözlemeye benzer Bükme’yi yemenizi tavsiye ediyorum.

 

Bir Yörük Köyü: Kuyucular

Aydın Umurlu’ya bağlı Kuyucular Köyü, tipik bir Yörük köyü. Dokuma işçiliği ve hayvancılığıyla ilginç bir kültürün temelini Anadolu’da oluşturuyorlar. Ege bölgesinde ise ilginç duraklardan biri Kuyucular Köyü. İlginç adetleri, hamur ve süt üzerine yaptıkları yemekleri özellikle ayran ve bazlamalarını tavsiye ediyorum.