Kalenin İçinden Çıkılmayan Şehir Kotor
Kalenin İçinden Çıkılmayan Şehir Kotor
Orta Çağ’dan bir kez olsun vazgeçtiğimi hatırlamıyorum. Rönesans dönemi, kaleleri, dönemin politik oyunları, ticareti ve savaşları… Kalenin içindeki yaşamın farklılığını ve bireylerin surların içerisinde kendini neden güvende hissettirdiğini özetleyen bir dönem Orta Çağ. O dönemlerdeki kalenin önemini şu an hala görebildiğimiz ender yerlerden biri Kotor…
Burası Nasıl Fethedilir?
Kotor, coğrafi yapısı en ilginç Avrupa şehirlerinden biri. Denize kıyısı olmasına rağmen fiyortlar nedeniyle araçla ulaşmanın engebeli yollardan geçtiği eski Osmanlı şehri. Coğrafi yapıların tarihteki birçok savaşın gidişatını değiştirdiğini bugüne kadar çok okumuşuzdur, duymuşuzdur. Çok fazla devletin bünyesine geçmese de Osmanlı hariç her ülkenin şehir surlarını ve kalenin içini geliştirdiği Kotor’da gezi boyunca aklınızdan geçen tek konu: “burası nasıl fethedilir?” oluyor.
“Kendimi Kalenin İçinde Güvende Hissediyorum”
Deniz kıyısından neredeyse gökyüzüne kadar çekilen şehir duvarlarını da içerisine alan kalenin dışında pek bir şey olduğu söylenemez. Elbette özellikle yazın gittiyseniz çevre bölgelerde denize girebilirsiniz. Fakat şehrin kalbi kalenin içinde atıyor. Kalenin içinden çıkarken kendinizi güvensiz hissedebilirsiniz. Bu oldukça normal! Siz kalenin içine aitsiniz.
Müzede Pazarlık Keyfi
Ülkenin en çok turist çeken şehri olan Kotor, gezginlere güzel imkanlar sağlamayı unutmamış. Tüm tarihi yapıları kalenin içerisinde göreceğinizi tekrar hatırlatarak şunu söyleyebilirim; müze, sergi ve kilise gibi tüm yapıların üzerinde bulunan ufak tabelalar size nerede olduğunuzu göstermesi açısından müthiş düşünülmüş. Teşekkür ederim Kotor, çok güzel düşünmüşsün canım. Bu yazının en büyük sırrını bir sonraki cümlede okuyacaksınız. Bana inanmayabilirsiniz fakat ilgimizi çeken müzelerden biri olan Denizcilik Müzesi’nde bize verilen fiyat sonrası, “biz girmiyoruz” dediğimizde müze yetkilisi pazarlık teklif etti. Bunu hayatımda sadece Kotor’da yaşadım. :))
Yaşasın Türkçe Harita
Seyahatlerde genellikle yeni bir şehre varıldığında ilk iş, Tourist Information’a uğrayarak şehir haritası almaktır. Bunun aynı zamanda iyi bir koleksiyon olduğunu da söyleyebilirim. Karadağ’ın uzunca bir süre Türkiye’den vize istememesi, bölgedeki Türk turist sayısını artırmış olacak ki Tourist Information’da haritanın Türkçe versiyonunu bulabilirsiniz.
Pardon, Sizde Bir İtalyanlık Var mı?
Aslında bir klasik. Deniz kenarında bulunan bir şehirdeyseniz, deniz ürünü yememek ilk tercihinizdir. Kotor, bir zamanlar Venedik’in egemenliği altında olması ve İtalya’ya yakın olması nedeniyle mutfak olarak bu ülkeden etkilenmiş durumda. Deniz mahsüllü risotto, ahtapot ve pizza, bölgede en çok tercih edilen yemek çeşitleri. Kotor’un en iyi pizzacısı ise nerede olduğunu sorduğunuzda "kokuyu takip edin" cevabını alacağınız Pronto Pizzeria. Pizzalar oldukça büyüktü ve menüdeki çeşitlilik de oldukça fazla. Ortalama fiyat 6-7 euro.
Ucuz Alkol Bünye Bozar
Belgrad ile beraber Kotor gezilerimde en ucuza bira içtiğimiz şehirlerin başında geliyor. Biralarının iyi olduğunu söylemek zor fakat 1.5 euroya şişe 50’lik bira içmek mümkün. Akşam için Hostel Old Town Kotor’dan pub crawl’a katılabilirsiniz. Erkenciyseniz, Saint Mary Collegiate Kilisesi ile Saint Nicholas Kilisesi arasındaki Osmanlı zamanında büyük ihtimalle iskambil oynanan kahve görünümlü “bara” oturabilirsiniz.
“Peyniiiiiiirrrrrrr”
Selfie çılgınlığı iki sene önceki popülaritesini gündeme taşımasa da devam ediyor. Gezilerin olmazsa olmazlarından birinden vazgeçmek ruhumuza aykırı. Her Japon’un, Fransız’ın, Brezilyalı’nın elinde nasıl selfie çubuğu varsa elbette bizde de var. Kotor’un manzaralarını kaçırmayın.