Münih’te Gezilecek Yerler
Münih’te Gezilecek Yerler
Münih’te Gezilecek Yerler
Almanya’nın en büyük üçüncü şehri, Bavyera’nın başkenti Münih’te gezilecek yerlerden kaçınılmaz olanları inceledik. Alman teknoloji devlerinin yaratılış noktası, ikonikleşip simge halini almış Oktoberfest’i, kentin ortasında yer alan cennet bahçeleri ile Münih disiplin, medeniyet ve çağdaş sanatın birleştiği bir şehir. Alp Dağlarının eteklerine konumlanmış Münih gezi rehberi yazımızı okuduktan sonra Almanya’nın yaşanması en güzel şehri olarak seçilmesine hak vereceksiniz.
Marienplatz
Münih’in kalbi olarak adlandırabileceğimiz Marienplatz, şehrin tam ortasında yer alan Orta Çağ döneminden kalma bir meydan. İlk olarak 1158 yılında kurulmuş olan Marienplatz,, Orta Çağ boyunca suçluların halka açık bir şekilde infaz edildiği meydan olarak kullanılmış. Avrupa’yı kasıp kavuran veba salgınında ise kenti koruması adına 21658 yılında Marienplatz meydanının tam ortasına Meryem Ana heykeli yerleştirilmiş. Çoğunluğu Gotik ve Barok mimari tarzında yapılmış birçok tarihi binaya ev sahipliği yapan meydan ayrıca Altes Rathaus (Eski Belediye), Neues Rathaus (Yeni Belediye), Aziz Peter Kilisesi, Münih Oyuncak Müzesi, modern sanat eserlerinin sergilendiği bir müze olan Rathausgalerie ve pazar yeri diyebileceğimiz Viktualienmartk gibi birçok önemli nokta da Marienplatz’ta yer alıyor.
Englischer Garten (İngiliz Bahçesi)
Münih’teki favori duraklarımız arasında başı çeken Englischer Garten yani İngiliz Bahçesi, şehrin içerisindeki nefes alma noktası. 3,7 kilometrekarelik bir alana yayılmış olan bu park hem yerel halk hem de turistler için yaz kış fark etmeksizin uğrak noktalar arasında yer alıyor. Şehrin karmaşasından kaçmak isteyen herkesin akın ettiği ve yine şehir merkezinde yer alan Englischer Garten, özellikle de güneşli günlerde yemyeşil doğasıyla şehre renk katıyor. 1789 yılında Karl Teodor’un isteği üzerine yine 18. yüzyıl İngiliz bahçelerinin peyzajı örnek alınarak tasarlanmış parkın adı da buradan geliyor. Tavsiyemiz Münih’teki güneşli günlerinizden birinin bir yarısını Avrupa’nın en büyük şehir parklarından biri olan ve Isar Nehrinin kıyısına konumlanmış Englischer Garten’a ayırmanız. Nehrin yanında yerel lezzetleri tadarak saatlerce keyif yapabilir, bisiklet kiralayıp parkı fethedebilir, yapay sörf oyunu olan Eisbachwelle’yi deneyimleyebilir ya da bira bahçesine gidip kendinizi Almanlara teslim edebilirsiniz.
Nymphenburg Sarayı (Schloss Nymphenburg)
Almanya’nın en gösterişli saraylarından biri olan Nymphenburg Sarayı, Wittelsbach Hanedanı’na yazlık evi olarak yaptırılmış. Yapımına 1662 yılında başlanan ve barok mimarinin en güzel örneklerinden biri kabul edilen Nymphenburg Sarayı 1675 yılında tamamlanmış. Sarayın genişletilerek yapılan eklemeler ile son halini alması ise 18. yüzyılı bulmuş. 1918 Devrimiyle devlet tekeline geçen Nymphenburg Sarayı günümüzde müze olarak kullanılıyor ve çeşitli organizasyonlara ev sahipliği yapıyor. Sarayın en dikkat çeken ve mutlaka görülmesi gereken kısımları arasında şehrin en güzel kadınlarının portrelerine ev sahipliği yapan I. Ludwig’in koleksiyonu Güzel Kadınlar Galerisi, Taş Salon, İnsan ve Doğa Müzesi yer alıyor.
Altes Rathaus (Eski Belediye Binası)
Eski Belediye Binası olan Altes Rathaus, ilk olarak 1460 yılında inşa edilmiş. Zaman içerisinde çeşitli yangın ve savaşlar nedeniyle hasar gören ve kullanılamaz hale gelen bina her revizyonda aslına uygun olarak inşa edilmiş. Kuleli üçgen çatıları, beyaz-mavi-kiremit renkleri ve orijinal mimarisiyle meydanın en dikkat çeken yapısı olan Altes Rathaus, güney kulesinde Spielzeugmuseum yani Münih Oyuncak Müzesi’ne yer veriyor.
Neues Rathaus & Glockenspiel (Yeni Belediye Binası & Saat Kulesi)
Marienplatz meydanının içerisinde alan ve Yeni Belediye Binası olarak kullanılan Neues Rathaus, 19. yüzyılın başında inşa edilmiş. Neo-gotik mimari tarzda tasarlanmış ve her gördüğünüzde dilinizin tekrar tekrar tutulacağı Neues Rathaus’un içerisinde şehrin birçok noktasından görülebilen Glockenspiel yani Saat Kulesi de yer alıyor. 85 metre yüksekliğindeki bu saat kulesinin tepesine bir asansör ile ulaşabilir ve manzaranın keyfini çıkartabilirsiniz. Bu saat kulesinin bir diğer özelliği de yılın her günü saat 11.00 ve 13.00’da gerçekleşen gösterileri. Saatin içerisinde yer alan 32 figürün gerçekleştirdiği gösterinin bir kısmında Münih’in ünlü fıçı imalatçılarıyla ilgili bir bölüm de yer alıyor.
Frauenkirche (Münih Katedrali)
15. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen Frauenkirche, bir diğer adıyla da Münih Katedralinin yapımı yaklaşık 20 yıl sürmüş. Münih’in ikonikleşmiş kilisesi olan Frauenkirche’nin Rönesans mimari stilinde tasarlanmasının ve Kral IV. Ludwig gibi birçok önemli kişinin mezarlarını barındırmasının yanı sıra özellikle turistler tarafından ilgi çekmesinin başlıca nedenlerinden biri de maddi yetersizliklerden ötürü birbirinden farklı boyutlarda tamamlanmış olan çan kuleleri. Dilerseniz bu iki çan kulesinin tepesine çıkarak Münih’in kuş bakışı manzarasının tadını çıkarabilirsiniz. Frauenkirche’ye gitmişken efsaneleşmiş olan kilisenin hemen önündeki “Şeytanın Ayağı”nı da mutlaka görmelisiniz.
St. Peter Kirche (Alter Peter / Aziz Peter Kilisesi)
Münih’in en eski dini ibadet yapısı olan ve 1100’lü yılların sonlarında inşa edilen St. Peter Kilisesi, yüzyıllar boyunca yapılan revizeler ile günümüze ulaşmış. Gotik, Rönesans ve Gotik mimari stillerine sahip olan Aziz Peter Kilisesi, Marienplatz meydanının tam ortasında yer alıyor. Kilisenin 306 basamaklı bir merdivene sahip olan tek çan kulesi, 92 metre yüksekliğiyle şehre panoramik bir bakış atıyor.
Deutsches Museum (Alman Müzesi)
Bilim ve teknoloji denilince aklımıza ilk gelen ülkelerden olan Almanya, özellikle de Münih kentinde birçok müzeye de ev sahipliği yapıyor. 1903 yılında Alman Mühendisler Odası tarafından kurulmuş olan Deutsches Museum yani Alman Müzesi de ülkenin mühendislerinin tarih boyunca bilim dünyasına kattığı icatları görmek isteyen meraklıların ilk durakları arasında. İçerisinde 100 binden fazla ürünün yer aldığı Alman Müzesi’nin binası da aslında 1772 yılında askeriye olarak kullanılmış olan bir tarihi yapı. Klasik araba koleksiyonundan ilk tramvaylara, kömür ve tuz madenlerinden astronomiye, ilk savaş uçaklarına ve gemilere kadar bilimin her türlü eserine sahiplik yapan müzenin yılda ortalama 1,5 milyon ziyaretçi çektiğini söylememiz yeterli olacaktır.
BMW Welt & Museum (BMW Dünyası & Müzesi)
Dünyada otomotiv sektörü denildiğinde lider ülkeler arasında yer alan Almanya, başı çeken markalarından BMW Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor. Her yıl yüz binlerce otomobil ve motosiklet tutkunun akın ettiği BMW Welt & Museum, BMW markasının doğuşundan ilk arabalarının ve günümüz son model araçlarının sergilendiği oldukça geniş bir koleksiyona sahip. Kapılarını 1972 yılında açan BMW Dünyası & Müzesi 1916’dan beri üretilmiş ve piyasaya sunulmuş olan araçlarını, Münih’te çağdaş sanatın en güzel örneklerinden biri olarak gösterilen parlak gümüş renkli bir binada barındırıyor.
Olympiapark & Olympiaturm (Olimpiyat Parkı & Olimpiyat Müzesi)
BMW Welt & Museum (BMW Müzesi)’un oldukça yakınında yer alan Olympiapark, 1972 yılı Yaz Olimpiyatları için inşa edilmiş olan bir Olimpiyat Parkı. İçerisinde yer alan Olympiaturm yani Olimpiyat Kulesi, 290 metre yüksekliğiyle ve bir yanındaki Alpler ile bizce en güzel Münih manzaralarından birine ev sahipliği yapıyor. 360 derece dönebilen restoran 181’in de bulunduğu kule, eğer Münih’te şık bir akşam yemeği yemeden dönmem derseniz hem büyüleyici şehir manzarası hem de yıldızlı şefleriyle ilk tercihleriniz arasında yer almalı. Olympiapark’ın içerisinde yer alan bir Olimpiyat Stadyumu olan Olympiastadion ise spor müsabakalarının, çeşitli etkinlik ve festivallerin düzenlenmesi için kullanılıyor.
Viktualienmarkt
Bir şehri gezerken favori noktalarımızdan olan pazarlarından Münih’te de bahsetmesek olmazdı. Kentin kültüründe kaybolmamızı sağlayan Viktualienmarkt, Marienplatz meydana yürüme mesafesinde yer alıyor. Pazarda taze meyve sebze, et ve balık ürünlerinin gelmesinin yanı sıra Münih’e özgü yerel lezzetleri tadabileceğiniz tezgahlarda yer alıyor. Tavsiyemiz, öğle yemeklerinizden birini Viktualienmarkt’a ayırmanız ve yerel lezzetlerden doyasıya tatmanız. Eğer güneşli bir güne denk gelirseniz, bizim gibi pazarı turlayıp yiyeceklerinizi aldıktan sonra hemen yanında yer alan Biergarten yani Bira Bahçesinin çimenlerin üzerine yayılarak şehrin tadını çıkarabilirsiniz.
Leopoldstrasse
Şehrin yürümesi en keyifli caddelerinden Leopoldstrasse lüks mağazalardan dünya markalarına, fast food zincirlerinden yıldızlı şeflerin yer aldığı restoranlara, birçok bar ve gece kulübüne yok yok. İngiliz Bahçelerinin paralel sokağında zafer takı Siegestor’a kadar boylu boyunca uzanan caddeyi gezerken göreceğiniz birçok bina da çağdaş mimarinin en güzel uyarlamaları arasında yer alıyor. 36 numaralı binaya denk geldiğinizde ağaçların içinden sizleri karşılayacak 1995 yılında yapılmış 17 metrelik Walking Man heykeli de Leopoldstrasse’nin favori fotoğraf noktalarından.
Hofbrauhaus
Münih gezi rehberini hazırlarken, dünyanın en ünlü bira evlerinden Hofbrauhaus’a yer vermesek olmazdı. 1500 yılların sonlarından beri bira üretimi yapılan ve restoran olarak kullanılan bu tarihi bina, zamanında Hitlerin propagandalarının yaptığı yer olmasının yanı sıra Mozart’ın da favori mekanıymış. Münih’e gitmişken Hofbrauhaus’a gidip bir Bavyeralı gibi canlı müziğin eşliğinde şnitzelinizi yiyip litrelik biranızın tadını çıkarmadan dönmeyin deriz.