Tavsiyemiz
Filtreler
Hizmet Kategorileri
Sağlık
blog-image tavsiyemiz

Madrid’de Gezilecek Yerler

Madrid’de Gezilecek Yerler

author
Admin
07/10/2024

Madrid’de Gezilecek Yerler

Avrupa’nın gözdesi İspanya’nın başkenti Madrid’de gezilecek yerler listemizi gördükten sonra en güzel şehrin neresi olduğu fikrini bir kez daha gözden geçirmeniz gerekebilir. Zira 12. yüzyıldan kalma tarihi yapılarından tutun da modern sanat merkezlerine, İspanyol insanının eğlencesinden şehrin merkezinde yer alan yemyeşil parklarına Madrid bizim favori şehirlerimiz arasında başı çekiyor. Madrid’in gezilecek yerlerini keşfedeceğiniz bu yazımızda aynı zamanda Madrid’te ne yapılır sorusuna da kolaylıkla cevap bulabilirsiniz.

Puerta del Sol

Madrid’in ana meydanı olarak da adlandırabileceğimiz Puerta del Sol hem turistler hem de Madridliler için şehrin kalbinin attığı nokta. 1800’lü yılların başında anayasanın ve 1873’te cumhuriyetin ilanının açıklanması, Sol Meydanının İspanyollar için olan önemini sergiler nitelikte. Her gün binlerce insanın akın ettiği meydan Calle Mayor ve Calle Arcala gibi birçok önemli caddenin de bağlantı noktası. Meydanın turistler tarafından en çok ilgi çeken bölümü ise meşhur Ayı heykeli. Sol Meydanının bir köşesinde ağacından çilek yiyen bir ayı heykeli bulunuyor ve bu heykelle fotoğraf çekilenlerin Madrid’e tekrar geleceğine inanılıyor. Ayrıca meydana ulaşmak için geçeceğiniz caddelerde de birçok restoran, kafe ve İspanya’nın dünyaca meşhur markalarının olduğu mağazalar yer alıyor.

Plaza Mayor

Puerta del Sol’den geçerek kolaylıkla ulaşabileceğiniz bir diğer meydan olan Plaza Mayor, 1617 yılında inşa edilmiş. Kral II. Philip’in emri ile üçgen biçiminde tasarlanarak yapılan meydanın tüm köşeleri Casa de la Panaderia denilen asristokrat ailelerin evleri ile çevrili. En ilgi çekici kapısı Arco de Cuchilletos olan ve 9 farklı giriş kapısına sahip meydanın ortasında Kral Philip’in heykeli yer alıyor. Meydanı çevreleyen Casa de la Panaderia’ların giriş katlarında ise birçok restoran ve hediyelik eşya dükkanı yer alıyor. Madrid’e özgü lezzetlerden paella denemek için Plaza Mayor’un şık restoranlarından birini tercih etmenizi tavsiye ediyoruz.

Gran Via

Puerta del Sol’la birlikte Madrid’in alışveriş ve eğlence merkezi olan bir diğer caddesi Gran Via hem turistler hem de yerel halk için kültür ve sanatın buluştuğu noktalardan. Klasik İspanyol tarzda mimari ve art-deco mimari stilinin en güzel örneklerinin yer aldığı Gran Via her bir tarafı tarih kokan binaları Alcala Caddesinden Plaza de Espana’ya kadar takip ediyor. Caddenin en ünlü yapıları ise çatısında tanrıça Nike’ın siyah-altın bir heykelinin yer aldığı Metropolis ve Avrupa’nın ilk gökdeleni olan Telefonica Binaları. Gran Via’da ilerlerken sabahın erken saatlerine kadar açık olan dünyaca ünlü markaların mağazalarına girebilir, dünya mutfaklarından lezzetler tadabilir, dünyaca ünlü Broadway müzikallerinin sergilendiği tarihi tiyatro binasında bir oyun izleyebilir ya da gece hayatının eğlenceli mekanlarına kendinizi bırakabilirsiniz.

Plaza de Espana

Gran Via caddesinin sonunda yer alan Plaza de Espana, meydanın ortasında bulunan heykelin yanındaki Cervantes’in Don Kişot romanının baş kahramanları olan Sanço Panza ve Don Kişot heykelleri ile dikkat çekiyor. Yaklaşık 3 hektarlık bir alan kaplayan meydanda aynı zamanda Tavasolu Dulcinea’nın da bir heykeli yer alıyor. İspanyol bankalarının merkez binalarının arasında yer alan yemyeşil bir meydan olan Plaza de Espana’dan geçerek Debod Tapınağına ya da Madrid’i kuş bakışı görebileceğiniz Madrid Tower’e kolaylıkla ulaşabilirsiniz.

Plaza de Cibeles

Madrid’in sanat galerileri ve müzelerinin de bulunduğu Retiro ve Salamanca caddelerinin kesişiminde Plaza de Cibeles meydanı yer alıyor. Temsili İspanya Krallığının çeşitli oturumlarının da gerçekleştirildiği devasa neo-klasik mimari yapı olan Kibele Sarayı ve önündeki aslanlarıyla birlikte tanrıça Kibele’nin canlandırıldığı altın varaklı Kibele Çeşmesi, İspanya Merkez Bankası, Buenvista Sarayı ve Linares Sarayı da meydanda yer alan tarihi yapılar arasında. Plaza de Cibeles tarihi ve siyasi birçok yapının merkezinde bulunmasının yanı sıra festivaller, protestolar ve kutlamaların yapıldığı meydanların başında geliyor.

Kraliyet Sarayı (Palacio Real de Madrid)

Palacio Real de Madrid yani Madrid Kraliyet Sarayı, 14. yüzyılda Kral I. Charles’ın özel isteği ile inşa ediliyor ve günümüzde de Avrupa’nın en görkemli saraylarından biri olma özelliğini koruyor. Yalnızca binasının 130 metre olduğu bilinen yapının arka kısmında Sabatini Bahçeleri ve içerisinde de neredeyse 3000 oda yer alıyor. 1734 yılında yanan bölümleri tekrardan restore edilen Kraliyet Sarayı günümüzde yalnızca geçit törenlerinin yapıldığı günlerde kullanılıyor. Her ne kadar sarayın tamamı ziyaretçilere açılmamış olsa da Taç Giyme Salonu, Kraliyet Şapeli, Gasparini Odası, orta çağ döneminden kalma Kraliyet Zırh ve Silah Koleksiyonu, Tablo Galerisi, yine orta çağda kullanılan ilaçların gösterildiği Pharmacia ve Kraliyet Mutfağı odalarını görebilirsiniz.

Almudena Katedrali

Yapımına 1879 yılında başlanan ve neredeyse 100 sene sonra 1960 yılında tamamlanabilen Almudena Katedrali, Madrid Kraliyet Sarayı’nın karşına konumlandırılmış. Fransız gotik mimarisi stilinde tasarlanan katedral adını,1083 yılında yaktırılan ve yerine yapıldığı El Mudanya Camiinden alıyor. Katedralin yapımının yıllar sürmesinin nedeni ise İspanya İç Savaşı sonrası yaşanan ekonomik kriz ile gerekli finansman sağlanamamış olması. Almudena Katedrali günümüzde Papa XIII. Leo’nun emri üzerine Madrid-Alcala Başpiskoposluğunun merkezi olarak kullanılıyor. Katedrali ziyaret ettikten sonra içerisinde yer alan dini hazineler müzesini ziyaret edebilir ve çan kulesinden Madrid şehir manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.

Prado Müzesi

Avrupa’nın en önemli sanat galerilerinden İspanya’nın Louvre’u olarak anılan Prado Müzesi, yaklaşık 20 bin eserlik koleksiyonu ile meraklılarını büyülüyor. Kraliçe Isabella’nın emri üzerine 1819 yılında açılan müzede 10 binden fazla tablo, 5 bin çizim, 2 bin oyma baskı, bin adet para ve binden fazla heykel sergileniyor. Dünyaca ünlü ressamların başyapıt olarak adlandırdıkları eserlerine yer verilen Prado Müzesinde sergilenen sanatçılardan Goya, Velazquez, Tiziano, Raphael’in adını ansak meraklıları için yeterli olmuştur diye düşünüyoruz.

Centro de Arte Reina Sofia

Centro de Arte Reina Sofia Salvador Dali, Miro, Monet, Rembrant ve Pablo Picasso gibi dünyaca ünlü 20. yüzyıl modern İspanyol sanatçılarının eserlerine ev sahipliği yapıyor. Kapılarını 1978’de açan galeri, aslında 1805 yılında inşa edilmiş ve bir süre hastane olarak kullanılmış olan tarihi bir binada yer alıyor. Müzenin her yıl milyonlarca ziyaretçi çekmesinin belki de ana nedeni olan Picasso’nun savaşı ve kaosu tasvir ettiği Guernica’yı görmek için bile bu müzeye gitmeniz gerek.

Thyssen-Bornemisza Müzesi

Aynı cadde üzerinde yer alan Prado ve Reina Sofia ile birlikte ‘Altın Sanat Üçgeni’nin son durağını oluşturan Thyssen-Bornemisza Müzesi, iş adamı Baron Hans Heinrich Thyssen-Bornemisza’nın içerisinde binlerce eseri barındıran sanat koleksiyonundan oluşuyor. Dünyanın dört bir yanından topladığı ve karanlık dönem İtalya’sından rönesansa, hatta 20. yüzyıl modern sanatına ait tabloların yer aldığı galeride Rodin, Goya, Dali, Picasso, Albrect Dürer gibi daha birçok önemli sanatçının eserini görmek mümkün.

Debod Tapınağı

Madrid’in gizemli yapılarından Debod Tapınağı ilk olarak M.Ö. 2. yüzyılda Mısır imparatoru tarafından tanrılara ibadet etmek için bir şapel olarak yaptırılmış. Yüzyıllar içerisinde çeşitli eklemeler yapılan, üzerinde insan yaşamı, bolluk ve bereketi sembolize eden kabartmalar bulunan, farklı ibadet amaçları için kullanılan tapınak 1960’ların başında Aswan Barajının taşmaları yüzünden zarar görmeye başlamış. Bu tarihi yapının korunması için de UNESCO ve Mısır hükümetinin anlaşması üzerine Debod Tapınağı, İspanya hükümetine verildi. 1972 Plaza de Espana’ya oldukça yakın bir bölgeye konumlanmış olan Debod Tapınağı, Parque del Oeste’nin bahçelerinin huzur verici manzarasına bakıyor. Tavsiyemiz Debod Tapınağını gün batımının büyüleyici manzarasında görüp parkı gezdikten sonra, bir de gece ışıklandırması ile süslenen yapıyı bir kez daha ziyaret etmeniz.

El Rastro

Madrid’in belki de en eğlenceli çarşılarından olan El Rastro yalnızca Pazar günlerinde kuruluyor. Latin mahallesinde Ribera de Curideores ve Plaza de Cascorro boyunca uzanan pazarda 2. el eşyalardan antikalara, İspanyol sokak lezzetleri olan tapaslardan, el yapımı takılara aradığınız her ürünü kolaylıkla bulabilirsiniz. Tavsiyemiz El Rastro’yu ziyaret edecekseniz hediyelik eşya alımlarını bu pazara bırakmanız. Böylece hem özel eşyalar bulabilir hem de pazarlık ederek uygun fiyatlara satın alabilirsiniz.

Mercado de San Miguel

Mercado de San Miguel, Plaza Mayor’un hemen dışarısında yer alan bir yemek marketi. Madrid’teyseniz öğle yemeğinde yiyeceğiniz öğünlerden biri, yerel halkın da tercihi olan ve iş molalarında gelinen Mercado de San Miguel olmalı. İspanyol lezzetlerini tadabileceğiniz farklı büfelerden oluşan geniş bir kapalı çarşı olan markette birçok farklı lezzeti denemeniz mümkün.

Parque del Retiro

Madrid’in içerisindeki orman olan Retiro Parkı yaklaşık 1,5 kilometrekarelik alanıyla belki de yerli ve yabancı tüm halkın gözdesi. Şehrin merkezinde hem yürüyerek hem de toplu taşıma araçları ile kolaylıkla ulaşılabilen bir bölgeye konumlandırılmış olan park, mevsim fark etmeksizin gün içerisinde binlerce kişiyi ağırlıyor. Aslında 17. yüzyılda yalnızca kraliyet ailesinin kullanabildiği parkı, Kral XII. Alfonso 1900’lerin başlarında halka açık bir hale getirmiş. Küçük bir orman olan Retiro’nun ortasında oldukça büyük bir gölet bulunuyor ve dileyenler kürek çekip pedallı deniz bisikletlerini kullanabiliyor. Parkın içerisinde yer alan Velazquez ve Cam Sarayı gibi malikanelerde ise kraliyet ailesi tarafından koleksiyona katılmış olan binlerce sanat eseri heykel ve tablo yer alıyor. Yazın güneşlenebileceğiniz, kışın sıcak kafelerinde oturup sokak sanatçılarını dinleyebileceğiniz Retiro Parkında bizim favorimiz ise parkın kalıcı sakinleri olan sincap ailesiJ

Casa de Campo

Paseo Puerta del Angel bölgesinde bulunan ve Madrid’in en geniş yeşil alanlarından birine sahip olan Casa de Campo, 1931 yılına kadar kraliyet ailesi tarafından av bahçesi olarak kullanılıyormuş. Yaklaşık 2000 hektarlık bir ormandan oluşan parkın içerisinde bir hayvanat bahçesi, teleferik, büyükçe bir göl ve eğlence parkı da yer alıyor.