Evlilikte Kıskançlık
Evlilikte Kıskançlık
Evlilikte
kıskançlık
Kıskançlık
nedir ve nasıl olur? Bunu insandaki ruhsal olgunlaşma süreçlerine atıfla
irdelemek istiyorum. Bir sabah otomobilinize binmek üzere otoparka indiğinizde
komşunuzun aldığı son model, pahalı otomobili gördünüz. Sizinkinin yanında
oldukça ihtişamlı duran bu otomobil sizde bir duygu tetikleyecektir. İşte bu
otomobile hissedilen duygu, insanın ruhsal olgunluk seviyesinin turnusol
kağıdıdır.
Bu duyguları
ilkelden olguna bir spektrum üzerinde düşünürsek, en ilkel duygu haset
duygusudur. Haset insan, güzelliğin başkasında olmasına tahammül edemez. Hemen
oracıkta o otomobili tahrip etmek, çizmek ister.
Haseti geçip bir basamak olgunlaşan kişinin hissettiği duygu açgözlülüktür. Güzel, ancak ondaysa iyi ve güzeldir. Bu kişi otomobili tahrip etmez ama o otomobili ele geçirmenin yollarını arar.
Açgözlülüğü
de aşan birey, bir basamak daha olgun olan kıskançlık seviyesine gelir.
Komşunun otomobili güzeldir fakat daha güzeli onda olmalıdır. Komşunun
otomobiline herhangi bir zarar vermez, ele geçirmeye de çalışmaz. Kendini gece
gündüz çalışıp daha iyisini almak gibi bir amacın içinde buluverir.
Kıskançlık
duygusunu da aşan birey, en olgun ruhsal gelişim mertebesi olan “şükran”
duygusuna ulaşır. O artık “komşum çalışmış, çabalamış, kendine güzel bir
otomobil almış, umarım güzel günlerde kullanır” diyebilen, başkalarının
mutluluğuyla mutlu olabilen, başkalarının huzurundan huzur bulan bir seviyeye
gelmiş demektir. Buraya çok az insan gelebilmektedir.
Kıskançlığın
spektrumdaki yerine dikkat edelim. Aslında kıskançlık haset ve açgözlülük
duygusuyla kıyaslanamayacak kadar sağlıklı görünmektedir. Kaldı ki; bugün
üzerinde oturduğumuz medeniyet bir yönüyle aslında bir kıskançlığın sonucudur.
Çünkü medeniyet dediğimiz şey, hep “daha iyi”yi amaçlamayı öngören bir
rekabetin ürünüdür. Rekabet dediğimiz şeyi tetikleyen ise kıskançlıktır. Buna
bir de şükran duygusuna çok az insanın ulaşabildiği bilgisini eklersek, aslında
optimal bir kıskançlığın medeniyetin devamı için gerekli olduğu bile
söylenebilir.
Bir başka
önemli detay da, kişinin yine ilk nesne ilişkilerinden getirdiği sevgi ve onay
eksikliğidir. Kişi, ötekilerde var olan bir miktar sevgiyi alabilmek için
çılgınca bir çaba sarf etmekte ancak her seferinde aldığı sevgi ona yetersiz
gelmektedir. Bunun doğal sonucu olarak da bu sevgiyi zorla, dayatmayla ve
baskıyla alacağına dair bir hatalı tasarım gelişmektedir. Kişi, bu sevgiyi
nasıl alabileceğiyle ilgili doğru bir yöntem kullanmaya teşvik edildiğinde bu
yöntemi bulabildiği ve kıskançlığın pençesinden kurtulabildiği mükerrer defalar
müşahede ettiğimiz bir durumdur.